İçimizdeki zamansızlık

EBRU GÖRGÜLÜ

Doğumla /ölüm, geceyle/gündüz, siyahla/beyaz, gerçekle/hayal, iyiyle/kötü, yani tüm zıtlıklar arasında bir yanılsamadır zaman.  Geçmişle/gelecek arasında “şimdiki zaman” arda kalan yaşamdır. Geçmiş zamanla, gelecek zamanın savaşıdır “şu an”.  Yalnızlık değildir insanı korkutan, bu savaşın ortasında var olma çabasının korkusudur, yalnız kalmak. İnsan tek başına var olamaz mı?

İçimizdeki zamansızlığın var olma çabasıdır, düşler ve rüyalar. Orada zaman, mekân ve ölüm yoktur. Zaman yoklukla yetinme durumudur çünkü yokluğun, ölümün tanımıdır. Düşler yoğluğu var etme çabasından başka bir şey değil midir?

 Düşlerin çöküşünün başlangıcıdır zaman, sis perdesinin arkasında görünen umutların belirsizliğidir “gelecek”. Trajik komik hikâyeleri içinde barından ve kendi hikâyesine yabancı ruhların direnişidir “şu an”. 

İçimizde ki zamansızlık derin kuyular açıyor hayatımızda, bir adım daha atsak o dipsiz kuyulara düşeceğiz. Ve karanlık Tanrının zamansızlığını, Soyut bir yaşamdan arda kalan, pas tutmuş anıları anımsatıyor. O kuyudan aşağıya düşerken zaman algısı bir bumerang etkisi yaratıyor zamansızlığın içinde, kaybolan yüzleri, pas kir içersinde kalmış anıların dehşetiyle baş başa bırakıyor bizi. Ve zihin kendini yeniden var edebilmek için belirsizlikle beraber eski ama yeni hikâyeler yazmaya koyuluyor.

Akreple yelkovana ağır bir uyku çökmüş. Birbirine karışan gece ve gündüzde şehirler var olur hikâyede. Ve her mevsimin mevsimsizliğinde, sonbaharda kurumuş yapraklar gibi maskeler düşer, ruhlar yaprakları dökülmüş bir ağaç gibi şehri süsler. Heybetli sade gövdeleriyle geleceğe kök salar. Ve her şeyi çürüten akreple yelkovanı derin uykusundan uyandırır.

Akrebe tutunsak geçmiş zehirli iğnesini batıracak, yelkovana tutunsak geleceğin belirsizliğinde kaybolacağız. Ve zaman Akreple yelkovan arasında çıkmaz bir sokağa bırakır bizi. “Şu an” o çıkmaz sokakta, bütün hayatı ele geçirmiş koca bir boşluktan başka bir şey değiliz. Dakikalar dalgalara, saatler ise kocaman bir denize dönüşür ve İçimizdeki zamansızlıkla beraber o boşluk koca bir kasırga olur kendi denizimizde.

Ve içimizdeki zamansızlığın karşıtıdır “sevgi”. İyi ya da kötü tüm zaman algımız sevgi üzerine kurulu değil midir? yoksa şair; “En dürüst şey zamandır evrende. Ama zaman saat değil, ay değil, sevgi için, Sevgi doğurur zamanı ve zaman yanıltmaz insanı” (İlhami ATMACA) der mi hiç?