Ali İhsan Özeren

Ali İhsan Özeren

"Çirkin Fikri Mülkiyet Savaşları mı" yoksa, "Fikri Mülkiyetin Çirkinliği mi" demeliydim!?

"Çirkin Fikri Mülkiyet Savaşları mı" yoksa, "Fikri Mülkiyetin Çirkinliği mi" demeliydim!?

2. Mektup: “(…) Piraye buraya Memet’in sünnet düğününde oğlana verilen on beş lirayı sermaye yaparak gelmiş. Kız meteliksiz.” 3. Mektup: “Sana borcumu ceste ceste ödeyeceğimi söylemiştim. Bu ay beş lirayı yarın posta havalesiyle sana yollayacağım. Gelecek ay belki 7,5 lira belki daha fazla yollayabilirim.” 4. Mektup: “Beş lira gönderdim. Bir hafta evvel. Alıp almadığını bildir kardeşim.” 5 Mektup: “Parayı aldım. Teşekkür.” Böyle devam edip gidiyor…

“Mülkiyet hırsızlıktır!” Böyle demiş geçmişin büyük sakallılarından biri; ansiklopedim zayıftır benim, bilmem kim demiş. Ama “Mülkiyet hırsızlıktır; Fikri Mülkiyet, iki kere hırsızlıktır!” demeyi hep sevdim. Üstelik Pessoa da “Mülkiyet hırsızlık değil, hiçliktir” demiş...

Memleketin ‘adalet sarayları’nda, şimdilerde işte bu hırsızlık ile hiçlik arasında geçen saçma sapan çadır tiyatroları sergileniyor.

İlk seyirlik Mine Kırıkkanat’ın twittırdaki Elif Şafak ifşaatıyla başladı. Gerekçeli Mahkeme kararını faş etti sağolsun ve olay hemen Bizans’ın ‘Yeşiller/Maviler’ itişmesi tepişmesi haline almayı becerdi ve Bizans, gelenek olarak yine kazandı. Tabii, biz Bizans olmadığımız için bu itişme tepişmeyi, yerli ve milli “YAEcilerle Diğerleri” itişme tepişmesi haline getirdik çok şükür… Hayır, kim haklı kim haksız tartışmasına girmeyeceğim. Ben Orhan Veli’ciyim: “Edebiyat tarihçisi bulsun!”

Ardından ‘Cem Karaca’nın Gözyaşları’ filmi düştü mahkeme kapılarına ve bu kez iş eski çocuk, ikinci eş derken, “gör bak, seni mahkeme kapılarında sürüm sürüm süründüreceğim” melodramına doğru yuvarlandı ve teminat parası yatırılınca Mahkeme filmin gösterimini durdurma kararını verdi. Kimbilir hangi bahara!?

Bu işleri izlerken gördüm ki, daha önce de bir Neşet Ertaş filmi olayı olmuş. Dikkatimden kaçması benim kabahatim, üstelik o olayda film yasaklanmış ve galiba hala yasak… Oradaki ilginç durum şu, Kültür Bakanlığı tarafından kendisi de bir türkücü ve akademisyen olan Erol Parlak tarafından aynı adla, “Garip Bülbül Neşet Ertaş” adıyla basılıp yayınlanmış bir kitap var. Allahtan kitabı yasaklamaya ve toplatmaya kalkışan olmamış!!!

Bu yazıyı yazıyor olmama sebep olan en son tiyatrodan da bu sabah haberim oldu. Euronews Türkçe’deki bir habere göre, Fransızların ünlü markası Hermes, İzmir’deki ‘Hermes Sahaf’la dansa kalkmış! İşin tuhafı, 15 yıldır aynı adla faaliyet gösteren Hermes Sahaf, kendi markasını tescillemek için harekete geçince başlıyor bu dans… İlk okuduğumda sahaftan yanaydım elbette ama sahaf da Hermes adını, tescil talebiyle kendi nikahına almaya kalkışmış…

İşin komiği de bizzat Hermes’in kendisi… O da bir sürü şeyin yanında hırsızlığın da tanrısıymış meğer…

Evet, bilenler haklı; mektuplar Nazım Hikmet’ten Kemal Tahir’e… En başa koydum ki, altında anlattıklarımın içinde kimler varsa, hepsi de Nazım Hikmet ve Kemal Tahir’den utansınlar istedim!

O eski sakallılarsa hepten haklı tabii…
Mülkiyet hırsızlıktır…
Fikri mülkiyet, iki kere hırsızlıktır.

Ali İhsan Özeren
08.02.2024; İstanbul

Bu yazı toplam 721 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali İhsan Özeren Arşivi